28 Mart 2013 Perşembe

nAifce'nin Çaydanlık Koleksiyonu



Sevgili arkadaşım, bana yüksük koleksiyonumun kazandırdığı dostlardan biri.
Gerçekten naif, nane şekeri gibi bir hanım.
Anlatımlarında, biriktirdiklerinde ve sesinde içinizi serinleten bir şey var sanki.
ve;

 Hayatın renginin GRİ olduğunu biliyorum artık , 
onun için eflatunca , pembece , mavice , lacivertce , yeşilce , kırmızıca , sarıca 
ve nAifce seviyorum herkesi "

Diye yazmış .






"Sıcak ve lezzetli bir bardak Tavşan Kanı çayı içerek sabaha başlamak ... Dünyanın en keyifli başlangıcı ...
Yaşamayı anlamaya başladığımdan beri - yaklaşık 5 yaşından beri diyelim - çay içmek benim için bir tutku ... 
Onun için Çaydanlık biriktirmek de kaçınılmaz benim için ... "  Diyor.

Daha neler anlatıyor, neler...


 Aaa...Kaplumbağa kardeş ! Sırtında yavrusuyla hemde.






Siyah bir fil gördüm sanki ? Arkasına da bir zebra saklanmış.


 Ne çok, ne kadar neşeli, ne kadar renkliler değil mi?
Ben her biri oyuncak gibi olan bu çaydanlıkların, hangi birini kullanacağıma şaşırırım doğrusu.





Başka başka koleksiyonları da var bu zarif hanımın.
Neler mi?
Don't Disturp ları var, biriktirme alışkanlığının sorumlusu olarak gördüğü.
Beni mest eden, dünyanın her yerinden topladığı yüzlerce Dikiş Yüksüğü var mesela.
Rengarenk maskları sonra, nutcrackerları, bir de palyaçoları.

Renkli, cıvıl cıvıl, kocaman bir dünyası var anlayacağınız.

*******

Hayatımı zenginleştirenlerden biri olduğun için sana çok teşekkür ederim nAifce.
Var olduğunu bilmek çok güzel.
Buradaki misafirliğin bitmedi, hatta yeni başlıyor.
Sırada diğer güzel koleksiyonların var elbette.

Sevgiler.

*********




27 Mart 2013 Çarşamba

Misk Kutuları II




Bazıları küçük farklılıklarla aynı desenlerle süslenmiş olsa da
 ben bulduğumda mutlaka alıyorum bu küçük kutuları.
Bir tanesinin içinde gül yağını emen ve içinde saklayan keçeye benzer dolgu malzemesi hala duruyor.
Kimbilir kaç yıllık ağırlaşmış gül kokusunu barındırarak hem de.



23 Mart 2013 Cumartesi

Misk Kutuları



Şimdilerde evdeki sayıları artan bu misk kutularını seviyorum.
Bana çocukluğumda hac dan dönenlere yapılan ziyaretleri hatırlatıyor.
İçinde gül yağı olan bu kutular zemzem ikramından sonra misafirlere tek tek dolaştırılır,
üzerindeki yuvalardan parmaklara gelen gül kokusu koklanır, boynun iki yanına sürülürdü.
Bazen bir iki de göz yaşı dökülürdü yanısıra .

En küçük olanı kayınvalidemin ailesinden.
Diğer ikisini antikacılar çarşısından almıştım.


Üzerinde poz verdikleri pudra pembesi örtüyü de ben boyamıştım.



8 Mart 2013 Cuma

Frankfurt



Frankfurt am Main 690.000'den fazla nüfusuyla sonra Almanya'nın beşinci büyük şehridir.

 794 yılında ilk kez belgelerde değinilen Yüksek Ortaçağ'dan itibaren bağımsız bir imparator şehridir .1816'dan 1866'ya kadar Alman Birliğine ve 1848/49 yıllarında ilk bağımsız seçilmiş Alman Parlamentosuna ev sahipliği yapmıştır.
 Bugün Frankfurt sadece Almanya değil, Avrupa çapında da önemli bir finans, fuar ve de hizmet merkezidir 
ve Alpha World Cities olarak adlandırılan tek Alman büyükşehridir.






4 Mart 2013 Pazartesi

Varşova dan Çini Yüksük


Aybige Polonya ya gittiğinde Varşova dan bana bu yüksüğü almış.




Çini sanatının gelişmiş olduğu bu ülke özel çini desenlerine sahip.






Varşova ya gelince;

Vistül Nehri üzerinde yer alan bu güzel şehir, Polonya'nın en büyük şehri ve başkenti.
Varşova aynı zamanda bir Feniks Şehri olarak bilinmekte.
Mitoloji'de feniks kuşunda olduğu gibi 2.Dünya Savaşı'nda%80'i tahrip olan bu şehir, hem Polonyalıların hemde Sovyetler Birliği'nin yardımıyla yeniden inşa edilmiştir.

Varşova ve İstanbul 1991 yılından bu yana Kardeş Şehirdir.
Bünyesinde barındırdığı Polonezköy ile İstanbul, bu en çok hak eden şehir bence.



( Polonezköy-İstanbul )


Polonezköy'ün Tarihçesi
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu Batı Avrupa'nın, daha da önemlisi Rusya'nın meydan okumalarına karşı bazı değişikliklerin yapılması gereğini kabul etmiştir. İstanbul'u fethetme planları yapan Rusya bu konuda Polonya ile aynı kaderi paylaşan Osmanlı'nın da düşmanı haline gelir. Polonya Krallığı'nda Rusya'ya karşı yapılan "Kasım Ayaklanması" (1830-1831) yenilgisi sonucu, Polonya tarihinde "Büyük Göç" olarak anılan göç sırasında sayıları birkaç bin kişiyi bulan göçmenlerin çoğunluğu Fransa'ya gitmiş, bir kısmı ise Osmanlı topraklarına dağılmıştır.

Prens Adam Jerzy Czartoryski'nin 1841'de İstanbul'da kurmuş olduğu Polonya Temsilciliği'nin yöneticisi olan Micheal Czajkowski'nin Prens adına İstanbul'daki Lazaristler cemaatinin başı Peder Leleu ile bir anlaşma imzalamasının ardından 03 Mart 1842 tarihinde köy resmen kurulmuş olur. Yerleşime "Adampol" adının verilmesi, Prens'in ilk adı (Adam) ile yeryüzünün bir yerinde özgür bir Polonya (Pol) kurma düşünün sonucu olarak ortaya çıkar.




2 Mart 2013 Cumartesi

El Boyama Kedicik



 İfadesine bakıp gülümsememek elde mi ?
 Elde boyanmış bu sevimli pisicik, Aybige'min Londra dan gönderdiği hediye paketinden çıkanlardan.
 Yani, dahası da var :)
 Bir Frankfurt, bir de Polonya çinisi yüksük gösterime girmek için sıra bekliyor.
 Bir süre bu şirinliğin tadını çıkaralım biz.



Kocaman teşekkürlerimle.

Baharın ilk hafta sonu hepimize güzellikler getirsin.
Benimki geldi bile :)